top of page

Teknoloji Girişimlerine Yatırım Sürecinde Melek ve VC Seviyesinde Kritik Hukuki Konular

  • Yazarın fotoğrafı: Emre Senar Bozkurt
    Emre Senar Bozkurt
  • 26 Kas
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Kas

Giriş


Yüksek getiri potansiyeli aynı zamanda yüksek risk demektir ve teknoloji girişim şirketleri bu ikisini de bolca barındırır. Ne yazık ki ticari hayatta “yüksek risk” dediğimizin gerçekten hakkını vermeyen basit, giderilebilir veya önlenebilir risklerin bile gerçekleşerek yatırımların heba olduğuna şahit oluyoruz.


VC veya angel dediğimiz yatırımcı grubu, aslında birçok uzman profesyonel veya yetkin kişi tarafından yönetiliyor olsa da çeşitli nedenlerle (aşırı fazla iş fırsatını değerlendirme mecburiyeti, uzmanlık gerektiren derinlikli alanlar, iş hayatının pratiğinden kaynaklı olan ve insan ilişkilerinin realitesinden kaynaklı problemler gibi...) “sokaktaki” riskleri analiz etme bakımından eksiklikler yaşarlar. Ne yazık ki bu risklerin çoğu ancak “tadına bakılarak” öğrenilen cinstendir.


Bu yazıda hukukçu bakış açısının sınırlarını biraz zorlayarak yatırımcıların startup yatırımlarını değerlendirirken gözardı etmemeleri gereken en kritik 7 hukuki noktayı biraz açıklamaya çalışalım.



ree


1. ”Kurucu İlişkileri ve Ortaklık Yapısı: “Ortaklık Barışı Yatırımın Güvencesidir”

Yatırım sözleşmesi ile kurulacak yapıda doğru bir yönetim mekanizması kuralım evet ama hikayenin aslı kurucular arasındaki ilk sözleşmeden ve bu dengeden başlıyor.


Kurucular arasında Ortaklık Sözleşmesi var mı?

Yatırım yapılacak şirketin kurucu ortakları arasındaki ilişkinin yazılı sözleşme ile somutlaştırılmış olması büyük önem taşır. Kurucular arasında görev ve sorumluluk dağılımının net olmaması, ilerleyen dönemlerde yatırımın bütün yapısını tehdit edecek anlaşmazlıklara yol açabilir. Baştan yazılmış olsa iyi ama pratikte yazılmamış olmasının da birçok masum sebebi olabilir. Yatırım kapıya dayandığında da oturup yazabilecek kadar girişimcilerin birbirlerine güveniyor, ilişkilerinin sıcak ve dayanışma içinde olduğunun da test edilmesi bir başka pozitif nottur. Yatırımcı zaten yatırım sözleşmesi ile birlikte ortaklığın koşullarını baştan yazdırmayacak mı, ne gerek var denebilir. Ancak kurucu girişimciler arasında örneğin iş bölümü, çalışmaya dayalı opsiyon hakları, kuruculardan birinin sonradan keyfi sebeplerle ayrılmak istemesi gibi durumlarda ne olacağı, gibi birçoğu eksik kalan ve eksikliğinin gereksiz risk doğurduğu ortaklar arası kural ve düzenlemelerin Yatırımcı tarafından bilinmesi, yatırım sözleşmesine hazırlık ve ortaklık barışı için gereklidir.


Kurucular Sözleşmesi Uygulanıyor mu? Yoksa sadece göstermelik mi imzalanmış?

Rol ve sorumlulukların belirlenmesi, kurucuların katkı payındaki oranın makul olup olmadığı veya aslında ortaklar arasında gizli bir rahatsızlığın olup olmadığı gibi konuları anlamak için Yatırımcının bu sözleşmeyi iyi analiz etmesi şarttır. Burada amaç zaten yatırım ile değişecek dengelerden öncesini görmek falan değil, ileride yürünecek yolda kurucuların ne derece dayanışma içinde olduğunu görmektir. Örneğin çalışma karşılığı opsiyon hakları gibi ilk gün değil de zaman içinde uygulanacak hükümlerin fiili durumu kurucuların sözleşmeye sadakati hakkında ilkesel duruşu hakkında ipuçları verir.


Ortaklardan biri ayrıldığında hisseler ne oluyor?

Bir girişimin kuruluş aşamasında yola çıkanların bir kısmı zamanla kendi isteği ile şirketten ayrılır, o zamana kadar biraz çalışmış veya para harcamış da olabilir. Ancak daha gidilecek çok yol ve harcanacak çok emek vardır ve ayrılan ortağa ödenecek bir pay da çoğu kez olmaz. Aslında hiç doğmaması gereken bu riski baştan düşünen startup hemen hemen yok denecek kadar azdır. Varsa bu yatırımcıya pozitif bir ışık demektir.



2. Yatırım Sonrası İşleyebilir bir Yönetim Mekanizması Kurmak. 


En Ağır “Term Sheet” Yatırımcı için En İyisi Midir?

Term sheet ve yatırım sözleşmelerinde, azınlık yatırımcının korunmasına yönelik bir dolu tek taraflı madde yer alır. Para peşindeki girişimci de elden geldiğince müzakere etse bile bir noktada yatırımcıya teslim olmak durumundadır. Peki ama Yatırımcının menfaati, şirketin yatırım sonrası en verimli şekilde yönetilmesinde değil midir? Cevap evet olsa da çoğu kez sözleşmeye yansıtılamaz. Yatırımcı en çok girişimci tarafından kazıklanmaktan korkarak bunu önlemeye yönelik tedbir maddeler içeren bir yatırım sözleşmesi imzalatır.  Böyle bir sözleşmede, azınlık haklarının güvenceye alınması, paranın kontrollü harcanması, yönetim kurulunda temsil, tasfiye payında öncelik, sonraki yatırımcılara karşı haklar, çeşitli sebeplerle veto hakları, vs birçok hüküm olması normaldir. Ancak ilk soruduğumuz soruya cevap arandığı pek azdır.


• Yani yatırım sonrası yönetim yapısı nasıl olmalı?

Bu soru, her yatırımcı tarafından spesifik olarak girişim şirketinin profiline, kurucuların iş tecrübesine, şirketin üretim mi yoksa satış odaklı mı olduğuna, gibi çok sayıda parametreye göre cevaplaması gereken bir sorudur. Bu sorunun cevabına göre yatırımcı, yönetim kuruluna girmek, CEO’yu belirlemek, belki mentor olmak gibi birçok fonksiyonu da ya kendisi yapmalı veya yapacak düzeneği kurmayı düşünmelidir. Bu sorunun cevabını doğru şekilde bulmak için girişimcileri yakından tanımak, neye ihtiyaçları olduğunu onların cevap vermesinden önce anlayabilecek kadar tanımak gereklidir. Yatırımcının tecrübe ve iş zekasına gör ciddi bir mesai ayırarak kurucuların hem vizyonunu hem de anlattıklarından yola çıkarak yanlış ve doğrularının analiz edileceği ciddi bir mesai harcaması başarı için şarttır. Tabii bu cevaba göre yönetim kurulu yapısında, işe göre karar, imza yetkisi ve aktif denetimi karar süreçlerine entegre edecek bir yapıyı anasözleşmeye geçirtmek öngörülemez riskleri bertaraf etmek için unutulmaması gereken bir püf noktadır.



3. Fikri Mülkiyet Hakları: “Kod Kimin?”


Yatırımın temelini oluşturan teknoloji ve yazılım, gerçekten şirkete mi ait?

Çoğu kez fikri haklar tescil edilebilen marka veya petent gibi sınai mülkiyet konusu olanlardan ibaret sanılır. Oysa teknoloji girişimlerinde yazılım ve know-how haklar girişimin başarısında daha etkindir. Yatırımın temelini oluşturan teknolojinin fikri mülkiyet haklarının durumu çoğu durumda kurucuların arasındaki sözleşmede düzenlenmemiştir. Yatırımcı gelip yatırım aşamasında bunu araştırır ve yatırım sözleşmesinde düzenlemeye çalışır. Oysa bu durumun ilk günden girişim şirketince fark edilmiş ve düzenlenmiş olması gerekir. Fikri hak denetim programı ülkemizde bilinen bir olgu da değildir. Örneğin önceden şirketin bordrosunda olmadan freelancer olarak çalışan ve kod yazanlardan, fikri haklar zamanında alınmadı ise sonradan alınmaya çalışılması çok zordur. Fikri haklara konu varlıkların kuruculardan, bordrolu değillerse çalışanlardan şirkete devrine ilişkin geçerli sözleşmeler bulunmalıdır. Aksi halde yatırımın değeri, hukuki temeli zayıf olan varlıklar üzerinde şekillenir.


Üçüncü taraf hakları, lisans ve veri kütüphaneleri veya açık kaynak kodlar ticari risk yaratıyor mu?

Fikri hakların üçüncü şahısların haklarını ihlal etmeden alınmış olduğunun kontrolü, mümkün olan tescillerin yapılmış olması, olmayanların gizliliği için gerekli tedbirlerin alınmış olması, yapay zeka kullanılarak oluşturulan fikri hakların telife tabi kılınacak ölçüde insan katkısına sahip olması gibi detaylı teknik hukuki bir analiz çalışması hukuki riskleri önlemek için çok gerekli ama bazen önemi yeterince anlaşılamayan bir iştir.



4. Veri Koruma ve Regülasyon Uyumu: “Yarın Ceza Yememek İçin Bugün Denetleyin”


İşe ve Startup’a özel KVKK İncelemesi şarttır.

Özellikle SaaS ve AI girişimlerinde veri işleme, GDPR/KVKK gibi düzenlemelere tabidir. Şirketin faaliyet konusuna göre ve tabii müşteriye göre ne miktarda kişisel veri işlendiğinin analiz edilmesi basit bir hukuki inceleme değil terzilik gibi şirkete göre yapılması gereken ve adeta şirketin iç organlarının röntgeninin çekilmesini gerektiren bir iş olduğu unutulmamalıdır. Bu yapılmadan genel şablonlar her zaman risklidir. Startup şirkete özgülenmiş bir KVKK incelemesi şarttır.


• Yapay Zeka Kullanımı ve fikri haklara etkisi

Günümüzde teknoloji şirketlerinde ürün geliştirme için yapay zeka kullanımını vazgeçilmez hale geldi. Peki tüm yapay zeka uygulamaları açık kaynaklı mıdır? Veya yatırım yapılacak Startup’ın ürünündeki yapay zeka araçları Avrupa Birliği veya başka ülkelerdeki yapay zeka regülasyonlarına uygun mu? Çok yeni diyebileceğimiz bu gelişmeler de girişim şirketi için bugünden düşünülmesi gereken ama genelde atlanan risklerdendir.



5. Ticari Sözleşmeler: "Gelir Sözleşmede Saklıdır."


• Churn rate” güzel metrik de... gelir hangi sözleşmeye dayanıyor?

Startup’lar sunumlarını hazırlarken churn rate’i öyle bir anlatır ki, sanki bu oranla borsaya kote olacaklar. Ama gelirin hangi sözleşmeye dayandığını sorduğunuzda gözler yere bakar. Gerçek şu: Sözleşme yoksa gelir, ancak PowerPoint’te vardır. Yatırım yapılacak şirketin gelir modeli yazılı, imzalı, hüküm içeren, yani gerçekten “sözleşme” denebilecek belgelerle güvence altına alınmış mı? Yoksa bir tanıdığın tanıdığıyla yapılmış WhatsApp anlaşması mı söz konusu?

B2B iş yapan bir startup’ın müşteri sözleşmeleri; süreklilik, fesih koşulları, hizmet seviyesi taahhüdü, veri güvenliği, gecikme halinde yaptırımlar gibi asgari unsurları içermelidir. “Müşterimizle aramız çok iyi, bir sorun çıkmaz” cümlesiyle başlanan her cümle yatırımcı için kırmızı alarmdır. Zira yatırımcı olarak sizin iyi ilişkiden değil, hukuki güvenlikten beslendiğinizi kurucunun anlaması gerekir.


• Sözleşmeler iyi gün dostu mu, yoksa gerçek krizlerde de işe yarar mı?

Sözleşmelerin değeri fatura kesilirken değil, fatura ödenmediğinde belli olur. Bu yüzden sözleşmelerin tahsilat sürecini nasıl düzenlediği, temerrüt hükümleri, cezai şartlar, ifa engelleri ve ihtilaf çözüm yolları net olmalı. Tahsilat hukuken güvence altına alınmamışsa, MRR diye övünülen rakamlar aslında tahsil edilemeyecek “niyetler toplamı” olabilir. Müşteri Sözleşmelerinin detayı şirketin hem müşterileri ile ilişkilerinin ciddiyeti hem de somut risk notu açısından çok bilgi anlatabilir. Örneğin, birden fazla yıl vadeli gelir taahhüdü olan sözleşmelerde, iptal kolay mı zor mu, önemlidir çünkü “12 aylık sözleşme” deyip de ilk ayın sonunda müşterinin cayabileceği sözleşmeler, aslında 1 aylıktır.



6.Hukuki Durum ve Şeffaflık: “Toz Duman Arasında Ne Görebilirsen”


Startup hızlıdır, doğru. Ama hızla savrulan şirketten rapor istemek UFO gözlemlemek gibi


Startupların "agile" yapısı çoğu zaman, muhasebe kayıtlarının da "agile" olmasıyla sonuçlanır. Evraklar, Excel dosyalarında, muhasebecinin USB belleğinde veya en kötü ihtimalle girişimcinin kafasında bulunur. Yatırımcıysanız şunu sormalısınız: Bu şirket bana, benim paramla ne yaptığını kaç haftada anlatabilir?


Mali tabloların güncelliği, iç denetim mekanizmasının varlığı, gelir-gider kalemlerinin ayrıştırılabilirliği — bunlar yatırım öncesi romantik hayaller değil, ayılmak için sabah kahvesi niyetine bakılacak göstergelerdir. Her şey yolunda giderken kimse rapor sormaz, ama işler sarpa sarınca ilk aranacak şey “nerede hata yaptık” raporudur. İşte o zaman “biz zaten raporlamıyorduk ki” cevabını alırsanız, geçmiş olsun.


Şirket defterleri ve bilgilerine erişiminiz var mı? Yoksa ‘burası bizim aramızda kalsın’ mı deniyor?


Yatırımcı, sadece para veren değil, şirketin kaderini paylaşan kişidir. Dolayısıyla yatırım yaptıktan sonra şirket defterlerine, mali kayıtlara, önemli sözleşmelere erişim hakkınız net şekilde sözleşmede yazılmalı. “Güveniyoruz size, her şey şeffaf olacak zaten” lafına değil, yazılı maddeye bakılır.


Harcama kararlarında ön bilgilendirme, kritik eşiklerde veto hakkı, bağımsız denetim talep etme gibi yetkiler, yatırımcıyı sadece izleyici değil, gerektiğinde müdahale edebilecek konuma getirir. Ve inanın, kurucular bu yetkiler verilmeden önce çok mutlu görünürler. Ama işler kötüye gidince aynı kurucular, “yatırımcı bizi çok sıkı denetliyor” diye oflayıp puflayabilir. O yüzden neyin ne zaman ne şekilde izleneceği baştan yazılırsa, kimse “ben öyle sanmıştım” demez.


Teknoloji Girişimlerinde Gelir Güvencesi olabilir mi?


Churn rate sunumlarda güzel gözükür ama nakit akışını sağlayan şey, altı imzalanmış, üstü tarih atılmış, icraya konu olabilecek bir ticari sözleşmedir. B2B modelindeki şirketlerde, müşteri sözleşmelerinin iptal koşulları, taahhüt süreleri, hizmet seviyesi, cezai şartları var mı? Yoksa "söz uçar, WhatsApp kalır" modeliyle mi yürüyor işler?


Yarın tahsil edilecek gelirlerin hukuki teminatı yoksa, bugünki "pipeline" sunumu sadece umut satar. Tahsilatları destekleyen hükümler, yetkili imzalar, uyuşmazlık çözüm mekanizması belirlenmemişse, gelir kalemi Excel dosyasında kalabilir ama banka hesabında asla.


Startup'lar hızlı hareket eder, bu doğru. Ama bazıları o kadar hızlı gider ki, muhasebe kaydı arkada unutulur. Mali tabloların güncelliği, raporlama düzeni, iç kontrol sistemleri ve bunların paylaşım periyotları net mi? Değilse, "bize aylık rapor yollayacaklar" temennisiyle yetinirsiniz.


Yatırımcı olarak şirket defterine erişim hakkınız, denetim başlatma yetkiniz, büyük işlemlerde onay hakkınız sözleşmeyle garanti altına alınmalı. Yoksa "güvenin abi" cümlesiyle gelen her girişimin ardından "biz de şoyle sanmıştık" pişmanlığı doğar.



7. Çıkış Stratejileri: “Yatırımın Geri Dönüşü İçin Net Bir Yol Var mı?”


Yatırımcının çıkış stratejileri ilkesel olarak değil olaya özgülenmelidir.

Özellikle VC’lerin kurumsal duruşlarına göre hareket tarzları planlanmıştır. Ancak çoğu kez kurucular ile bu çıkış stratejilerinin uyumluluğu konuşulmaz. Bu stratejilerin bildirildiği kurucular da yatırıma odaklanılan yerde çıkış stratejisini önceliklendirmezler. Bu konu girişimci için olmasa da Yatırımcı için baştan düşünülmediğinde birkaç yıl sonra hayal kırıklığına yol açmaktadır. Çünkü çıkış stratejisine göre girişimin ticari yol haritasındaki durakları, büyüme planı, vs değişmektedir.


• “Kimse Kimseyi kandırmasın!”

Yatırımcının, girişimci ile açık ve samimi şekilde konuşarak, girişimcilerin beklentisi ile kendi çıkış stratejisinin uyumunu karşılaştırması çok önemlidir. Kurucular rolleri icabı çıkış değil başarı odaklıdır, oysa başarılı bir büyüme belli süre sonunda çıkış yapmak zorunda olan yatırımcıya her zaman uygun olmaz. Diğer yandan, kurucular baştan hiç düşünmemiş olsalar hangi rakamlarda total exite açık olduklarının sorgulanması ile işin potansiyeli hakkındaki görüşlerinin gerçekçi olup olmadığını açık ederler. Yani bu konu yatırımcının girişimciyi ölçebileceği bir turnusol kağıdıdır aynı zamanda.



Sonuç


Teknoloji girişimlerinde, o işe ilişkin değişim hızı yüksek olduğundan, baştan doğru analiz edilmeyen girişimlere ve doğru işe yatırım, yatırımcı için karlı bir yatırımın hiçbir şekilde garantisi değildir. Yatırım kararları sadece potansiyel kârlılık üzerinden değil, sağlam hukuki zemin üzerinden verildiğinde değerini gerçek anlamda koruyabilir. Bu nedenle teknoloji girişimlerine yatırım yapmadan önce, şirketin tüm hukuki yapısının detaylı bir analizden geçirilmesi yatırımcı için hayati önem taşır.




Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page